Geleceğin Lojistik Üssü Olmak İçin Nasıl Bir Eğitim?

Kategori: Logistical, Sayı 8 | 0
Mine Kaya
Mine Kaya | UND İcra Kurulu Başkanı

Sektörün içinden global ölçekte büyük oyuncular çıkarmak vizyonuyla faaliyetlerini yürüten UND’de bu gereklilikten yola çıkarak ‘önce eğitim’ demektedir.

Eğitim, nasıl ki ülkemizin daha aydınlık ve müreffeh bir geleceğe sahip olmasının yegane koşuluysa, Türkiye Uluslararası Karayolu Eşya Taşımacılığı ve Lojistik Sektörü’nün de daha güçlü olmasının ön koşuludur. Doğu-Batı yönünde gerçekleşen 1 trilyon dolar hacimli yük akışının tam ortasında olan Türkiye’yi, bu hareketin lojistik üssü yapmak ve sektörün içinden global ölçekte büyük oyuncular çıkarmak vizyonuyla faaliyetlerini yürüten UND’de bu gereklilikten yola çıkarak ‘önce eğitim’ demektedir.

40 bin araçlık filosu, hız ve maliyet avantajı yaratan coğrafi konumuyla Türkiye, lojistik sektörü açısından bölgesinde öncü ülke konumundadır. Fakat Türkiye’ye bugünkünden daha fazla artı değer katmak ve daha fazla kişiyi istihdam etmek isteyen sektörümüz bununla yetinmemektedir. Bu sebeple de, 15 5 ülkenin değerlendirildiği ”Küresel Lojistik Peiformans Endeksi” raporunda 39’uncu olmak bizlere yetmemektedir. Dünya otoritelerince kabul edilen bu endekste, özellikle lojistik yetkinlik konusunda pek çok gelişmiş Batı Avrupa ülkesini açık farkla geride bırakan Türkiye, bu konumunu daha da güçlendirmelidir.

Stratejik konumunun sağladığı doğal avantaj, iç pazarının gücü, hızlı-esnek ve düşük maliyetli üretim imkanları, genç ve kalifiye işgücü ve gelişmiş altyapıları ile bu çıtayı çok daha yükseltme fırsarına da sahiptir.

Bu endeksleri ve gelecek için umut vaat eden avantajlarını değerlendiren UND, kendisine şu hedefleri belirlemiştir: Türkiye’nin Cumhuriyeti’nin 100. yılı olan 2023’e kadar bölgesel bir lojistik merkezi olması ve sektörümüzün Türkiye’ye yılda en az 100 milyar dolarlık gelir sağlar ve hizmet ihraç eder hale gelmesi. Sektörün geleceği için ortaya koyduğumuz bu vizyonun gerçekleştirilebilirliğinin temelinde ise “erkin bir üniversite-sanayi işbirliği” yarmaktadır.

UND, 2001 yılında başlatılan değişim hareketiyle bu işbirliğinin sağlanmasını öncelikleri arasına yerleştirdi ve bu doğrultuda birçok önemli faaliyete imza attı. Sektörde mesleki bilgi birikiminin gelişmesi amacıyla 2001 yılında UND Eğitim Merkezi’nin kurulması; UND ve üyelerinin katkılarıyla 2005 yılında inşa edilen “Ulaştırma ve Lojistik Yüksek Okulu”nun modern binasının İstanbul Üniversitesi’ne armağan edilmesi ve hali hazırda ülkemizdeki 20 üniversitemiz ile imzalamış olduğumuz resmi işbirliği protokolleri de bu kapsamda değerlendirilmelidir. UND olarak, işbirliklerinin kağıt üstünde kalmamasına, ürettiğimiz ve elde ettiğimiz bilgi ve tecrübeleri konferanslarda, panellerde, kariyer günlerinde öğrencilerimizle aktif olarak paylaşmaya özel önem veriyoruz. Bu işbirliklerinin ilerletildiği bir diğer alan ise UND bünyesinde kurulan Öğrenci Çalışma Grubu. Bu platformda bir araya gelen lojistik bölümü öğrencilerimizin, iyi örnekleri paylaşmalarını, ortak sektörel projeler geliştirmelerini ve en önemlisi de sektörü daha fazla sahiplenmelerini arzuluyoruz.

Tüm bu çalışmalardaki ortak amacımız, ulaştırma ve lojistik bölümü öğrencilerimizin, akademik yetkinliklerinin yanı sıra profesyonel yetkinliklerinin de geliştirilmesi. Çünkü “Geleceğin lojistik üssü olmak için nasıl bir eğitim?” sorusunun cevabının da bu hedefin gerçekleştirilmesiyle verilebileceğini düşünüyoruz. UND olarak, TOBB Ulaştırma ve Lojistik Sektör Meclisi ile gerçekleştirdiğimiz “Uluslararası Avrasya ve Doğu Akdeniz Ulaştırma ve Lojistik Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Birliği/ EMIT” projesinin temelinde de bu düşünce var. Hem lojistik eğitimimizi çağdaş dünya standartlarına ve ötesine taşıyacak araştırma altyapısını kurmayı, hem de bu çatı koordinasyonunda geleceğin araştırmacılarını, akademisyenlerini, öğretim görevlilerini yetiştirmeyi ve üniversitelerimize ve öğrencilerimize kazandırmayı ümit ediyoruz.

Biliyoruz ki “Lojistik Üs” olmak ve bu sayede ülkenin rekabet gücünü arttırmak, en başta bu sorumluluğu layığıyla taşıyabilecek ve bir “değere” dönüştürebilecek kalifiye ve donanımlı insan kaynağının varlığına bağlıdır. Dolayısıyla ülkemizdeki eğitim kuruluşlarından beklentilerimiz son derece yüksektir. Ne yazık ki, günümüzdeki haliyle ülkemizdeki Ulaştırma ve Lojistik Öğretimi, sektörün ve aynı zamanda sektörde erkin rol oynamaya hazırlanan gençlerimizin beklentilerini karşılamaktan oldukça uzak durumdadır. Türkiye’de 37 Üniversitede ve bu üniversitelerde yaklaşık 40 Meslek Yüksek Okulu ve Fakülte seviyesinde Lojistik Öğretimi verildiğini görüyoruz.

Bunun yanında 37 üniversitenin 19’unda ulaştırmanın diğer hizmet alanları ile ilgili, örneğin; Sivil Hava Ulaştırma, Deniz ve Liman İşletmeciliği, Raylı Sistemler, Gemi inşaatı, Ulaştırma ve Trafik Hizmetleri gibi bölümler bulunuyor. Ancak bu kurumlarımızda verilmekte olan Ulaştırma ve Lojistik öğretimi, gerçekten rakiplerimiz karşısında Türkiye’nin öne çıkmasına, Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde ilk 1 O ülke arasında kabul edilmesine olanak sağlayacak düzeyde çağdaş standartlara uyan, lojistik sektörünün gereksinimlerini karşılayan bir düzeyde değildir.

Lojistik eğitim ve öğretiminde karşılaştığımız başlıca sorunlara bakarsak:

  • Mevcut programların kalitesi ve içeriği, özel sektörün beklentilerinden son derece uzak.
  • Öğretim görevlilerinin sektör ile ilgili yetkinliği, bilgi ve birikimi de son derece sınırlı. Dış ülkelerdeki uygulamaların aksine, sektör profesyonellerinin öğretim kurumlarında görev almasının önünde de çeşidi engeller var. Türkiye çapında yükseköğretim müfredatında belli bir standart yok; üniversiteler, bölümler arasında ciddi farklılıklar var…

Ticaretin, lojistikten ayrılması söz konusu değil. Ve küresel ticaretten, ancak Lojistik sistemimizin gücü oranında pay alabiliriz. Dolayısıyla ülkemizdeki lojistik eğitim ve öğretiminin kalitesinin iyileştirilmesi, alınacak tüm ekonomik tedbirler arasında en öncelikli olanlar arasında yer almak zorundadır. Sürücü eğitimlerinden, tehlikeli madde taşımalarına; kombine taşımacılıktan taşımada yeni güvenlik tedbirlerine ve yeni teknolojilere adaptasyona kadar önümüzdeki bu zorlu sürece ancak ”eğitim-öğretimde de rekabet gücümüzü arttırarak” ayak uydurabiliriz. Küresel Lojistik Performans Endeksi sıralamasında 1. sırada yer alan Almanya örneğindeki gibi ülkelerin ulaştırma ve lojistik eğitim-öğretimi alanında yaptıkları ciddi yatırımları biz de Türkiye’de yapmazsak, üniversite-sanayi işbirliklerini desteklemezsek, ”Lojistik Üs” olma hedefimizin ya da yeni kurulan İpek Yolu’nda söz sahibi olma idealimizin gerçeğe dönüşmesi mümkün olamayacaktır.