Santa Clara Gemisi, Edward Lloyd’un Kahvehanesi ve Sigorta

Kategori: Logistical, Sayı 7 | 0
Egemen Gürsel Ankaralı
Avukat Egemen Gürsel Ankaralı

Bu yazı, eski çağlardan başlayarak tarih boyunca aynı şekilde bazen yan yana, bazen iç içe gelişen iki kurum üzerine yapılan bir çalışmadır. Bu iki kurum taşıma (lojistik) ve sigortadır. Her iki kurumun bağı tarihimizden 4000 yıl önceye kadar uzanmaktadır. Tarih boyunca gelişerek, değişik tarihlerde ve değişik coğrafyaları da buluşmuşlardır. Önemli buluşmalardan bir tanesi; İlk sigorta poliçesi olarak kabul edilen mukaveledir. 23 Ekim 1347 yılında, İtalya’nın Cenova Limanı’ndan Mayorka’ya “Santa Clara“ adlı geminin yükünü temin etmek amacıyla düzenlenmesi esnasında olmuştur. Daha sonra, İngiltere de 1688 yılında açılan Edward Lloyd’un kahvesinde ki buluşma bizim karşımıza bu günkü lojistik anlayış olmasa da, bu günkü Sigorta anlayışını hazırlamıştır. Modern sigortacılığın temeli Edward Lloyd un kahvehanesinde atılmıştır.

Taşıma (Lojistik) kurumu için aynı şeyi söyleyemeyiz. Taşıma (Lojistik) sonraki yıllarda gelişimini tamamlamış ve hatta halen gelişmektedir diyebiliriz. O günden bu güne çok değişmekle beraber, görülecektir ki her iki kurum da tarih boyunca, her türlü boyutu ile bireylerin ihtiyaçlarının belirli şekilde karşılanması amacını gütmüştür. Bu gün iki ayrı hukuk dalı olarak karşımızdadır. Lojistik sözleşmesine konu olan eşyanın bulunduğu veya üretildiği yerler, dünyanın ve ülkemizin değişik bölgelerine dağılmış olduğundan ve sanayi merkezlerinin belli başlı merkezlerde toplanmış bulunmasından ötürü, bu malların uzun mesafeli, farklı tarzlarda ve farklı şekilde taşınmaları, depolanmaları ve elleçlenmeleri söz konusudur. Bir kıtada yetişen ürünler diğerinde yetişmemekte, bir ülkede üretilen mal diğerinde üretilmemektedir. Ülkenin kendi içinde dahi bir uçtan diğerine süratli ve büyük lojistik trafik faaliyeti vardır.

Hissedilen ihtiyaçların farklı yerlerden, farklı şekilde taşınması depolanması, kontrol altında tutulması, sistemlerin kullanılması. Tarafları koruyan hukuk sistemlerine ve sözleşmelere gerek duymaktadır. Bir lojistik ilişkide, o ilişkiyi düzenleyen lojistik sözleşme kadar önemli olan hukuki ilişki, sigorta ilişkisi başka bir deyimle sigorta sözleşmesidir.

Doğuş yeri olan İtalya dan “sicurita” (sigorta ) kelimesinden gelip dilimize yerleşen sigorta, bir zarar doğuran veya meydana gelen bir eylemin yarattığı tehlikenin sonuçlarının sigorta şirketi tarafından üstlenilmesi olarak tanımlanabilir.

Aşağıda dünyadaki sigortacılığı gelişiminin çok kısa bir özetini yapmaya çalışacağım. Bu özet yapılırken ortaya şu sonuç çıkmaktadır. Dünya üzerinde sigortacılık anlayışının ilk başlangıcı ve gelişimi, hep taşıma ve denizcilik kaynaklıdır. Dünyanın en eski uğraşlarından olan deniz ve kara taşıması ile ilgili sorunlar, sigorta kavramını geliştirerek bu günlere getirmiştir.

Dünyada sigortacılığa benzer ilk uygulamalara günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce Babillerde rastlanmaktadır. Zamanın ticaret merkezi durumundaki Babil’de, kervan tüccarlarına borç veren sermayedarlar, kervanların soyulması veya fidye ödeme durumuyla karşılaşmaları halinde tüccarların borçlarını silmekte, buna karşılık borcu tüccarlardan geri aldıkları zaman, taşıdıkları riskin karşılığı olarak ana borç miktarı üzerinden bir miktar para almaktaydılar. Bu olay daha sonra Kral Hammurabi tarafından yasallaştırıldı. Hammurabi Kanunlarının en büyük özelliği haydutların saldırısına uğrayan kervanların zararlarının bütün diğer kervanlar arasında paylaşılmasını öngörmeseydi. Bu, tehlike paylaşmasının kara taşımacılığındaki ilk örneğidir. M.Ö. 600 yıllarında Hindular sigorta özelliği taşıyan kredi anlaşmaları yapmaya başladılar. Basit içerikli bu anlaşmalar, toplumlardaki sigorta düşüncesini geliştirerek sigortacılıkta ilk adımları ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Bu tür kredi anlaşmaları ortaçağda da gelişerek deniz ödüncü ve nakliyat sigortalarının temelini oluşturmuşlardır

Sonraları sigortaya daha yakın uygulamalar özellikle deniz ticaretinin geliştiği yerlerde görülmektedir. İlk denizci uluslardan Kartacalılar, Romalılar, Yunanlılar arasında, geminin taşıdığı yük üzerine borç verip geminin limana varamaması riskini taşıyan ve gemi salimen limana döndüğünde, hem verdiği borç miktarını, hem de taşıdığı riziko karşılığı faiz niteliğinde önemli pay alanlar bulunmaktaydı. Alınan bu faizlerin yüksekliği Kilise tarafından hoş görülmeyip, bir süre sonra da yasaklandı. Büyük olasılıkla bu yasak, olabilecek tehlikelere karşı önceden bir prim alma biçimine, dolayısıyla da sigorta fikrinin doğmasına yol açtı.
Prim esaslı sigorta yaklaşık M.S. 1250 yıllarında Venedik, Floransa ve Cenova şehirlerinde görüldü. O devirde deniz ticaretinde en ileride bulunan İtalya’da sigortaya gereksinim duyuldu ve deniz sigortası kavramı da ilk defa burada ortaya çıktı. Sigorta kelimesinin İtalyanca kökenli oluşuna şaşmamak gerekir. Sigorta için temel kavram olan riziko da İtalyanca “risico” kelimesinden gelmektedir. İlk sigorta poliçesi olarak kabul edilen mukavele 23 Ekim 1347 tarihini taşımaktaydı ve İtalya’nın Cenova Limanı’ndan Mayorka’ya “Santa Clara“ adlı geminin yükünü temin etmek amacıyla düzenlendi. İlk sigorta şirketi de 1424 yılında, yine Cenova şehrinde kuruldu. Sigorta konusunda ilk kanuni mevzuat ise 1435 yılında yayınlanan Barselona Fermanı’ydı. İtalya’daki başlangıçtan sonra, deniz sigortalarının özellikle 18. yy’ da İngiltere’ de geliştiği görülmektedir.

1688 yılında İngiltere’de Lloyd’s’ un temellerinin atılmasıyla sigortacılıkta yeni bir dönem başladı. Londra’ da bulunan ve Edward Lloyd adında bir kişinin işlettiği kahvehane, gemi sahipleri, iş adamları ve tüccarların deniz ticaretine ilişkin bilgi alışverişinde bulundukları bir mekan olmuştur. Lloyd’s, Londra, İngiltere’ de bulunan büyük sigorta borsası risk üstlenen yatırımcılar olan üyelerin bir araya gelerek risklerin bölüşülmesini sağlar. Böylece Lloyd’s reasürans işlevini yerine getirir. Ancak klasik reasürörlerin aksine Lloyd’s bir şirket değildir.

Lloyd’s sendikaları da denilen üyeler, kişilerden (Names) ve şirketlerden oluşabilir. 2005 yılında Lloyd’s un ürettiği brüt prim 14,9 milyar pound olarak gerçekleşti. Aynı yıl ödenen hasar 3,3 milyar pound oldu.
17. yy’ın sonlarına doğru, Londra’nın dünya ticaretindeki artan önemi nedeniyle, bu şehirde nakliyat sigortacılığı konusunda da önemli bir talep doğmaya başladı. Edward Lloyd, Londra’ da denizcilerin gittiği bir kahvehane açmıştı. Kahve, zamanla gemilerini veya yüklerini sigorta ettirmek isteyenler ile bu riskleri kabul etmek isteyenlerin buluşma noktası halini aldı. Lloyd’s, zamanla kahvehaneden nakliyat ve özel riskler konusunda uzmanlaşmış dünya çapında bir sigorta borsası haline dönüştü. (Vikipedi)

Burada sefere çıkan bir gemi veya geminin yükü üzerine teminat veren kişiler, “Underwriter” sıfatıyla belgeler düzenleyerek faaliyette bulunmaya başlamışlar ve yine bu kişiler Edward Lloyd’un ölümünden sonra, kendi aralarında Lloyd’s adında bir topluluk kurmuşlardır. Lloyd’s 1871 yılında İngiltere Parlamentosunun çıkardığı bir kanunla Birlik haline getirilmiştir. Lloyd’s ilk yıllarında sadece deniz sigortaları sahasında faaliyet gösterirken sonraları kara sigortaları sahasına da geçmiş olup, günümüzde her türlü sigortanın yapılabildiği bir kuruluş haline gelmiştir. Lloyd’s, dünyada başka benzeri olmayan, tamamen kendine mahsus bir sigorta kuruluşudur. Lloyd’s bir sigorta şirketi olmayıp, sigorta teminatı veren şahısların oluşturduğu bir topluluk, bir birlik ve aynı zamanda dünya gemicilik istihbaratı konusunda bir merkezdir. Lloyd’s’ un en belirgin özelliği Lloyd’s üyelerinin bütün varlıklarıyla sorumluluk taşımaları ve hiç bir zaman sigortalı ile doğrudan temas etmemeleri, ilişkinin “Broker” denilen aracı kişi veya firmalarla temin edilmesidir. Broker’lar Lloyd’s ile çalışabilmek için buraya kaydolmakta ve müşterinin gerek sigorta gerekse tazminat alma işlerini takip etmektedirler.

Sonuç olarak karşımıza ihtiyaçların doğurduğu ve tarihi önemi olan iki kurum çıkmaktadır. Sigorta ve Taşıma (Lojistik), birbirini tamamlayan iki ayrı hukuki kurumdur. Özellikle, deniz taşımasında sigortanın ayrı bir önemi vardır. Görüldüğü gibi, Hammurabi Kanunları ile başlayan sürecin geldiği yer bizim bulunduğumuz yüzyıl ve yaşadığımız evrendir. Oluşan kurallar, günün ihtiyaçlarına uyarlanarak uygulanmaya devam etmektedir. Bizim üzerimize düşen her kuralın mutlaka bir nedeni ve tarihsel süreci olduğunu bilerek onu iyi yorumlamak ve hayata geçirebilmektir.

Egemen Gürsel Ankaralı

Avukat