“Adidas ve Puma” Film İncelemesi

Kategori: Sayı 17 | 0

İKİ KARDEŞ İKİ DÜŞMAN: ADİDAS VE PUMA  

Adolf ve Rudolf Dassler. İki Nazi kardeş beraber başladıkları yolda büyük bir ayrılık yaşarlar ve dünyanın en büyük markalarının temellerinin atıldığı hikâye böyle başlar… Adidas ve Puma

Bavyera eyaletinin Herzogenaurach şehrinde doğup büyüyen Rudolf ve Adolf kardeşler, daha yirmili yaşlarının ortasında ayakkabı işine girişirler. 1924 yılında annelerinin çamaşırhanesini kendi fabrikaları olarak düzenlerler. Yeni kurulan bu fabrikanın adını Dassler Kardeşler Ayakkabı Fabrikası (Gebrüder Dassler Schuhfabrik) olarak kurarlar ve ayakkabı üretimine başlarlar. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda kardeşlerin enerji sorunu baş gösterir. Dassler kardeşler bu sorunu aşmak için, bisikletten ürettikleri elektrikle derileri parçalayıp üretime devam ederler. Şirketlerinin esas misyonu atletizmde kullanılması için ergonomik ayakkabı üretmektir.

Dassler kardeşler, 30’lu yıllara gelmeden şirketin üretim ve yönetimini paylaşırlar. Bu profesyonel yaklaşım hem kendi kariyerleri için hem de şirketleri için büyük bir fark ortaya koyar. Adolf ayakkabıların üretim bandını yönetirken, Rudolf ise satış ve pazarlama kısmından sorumluydu.

Nazilerin Almanya’da iktidarı ele geçirmesi birçok ekonomik reformu da beraberinde getirince, Dassler kardeşler 1933 yılında Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Parti’sine üye olurlar. Her ne kadar Nazi olsalar da iki kardeş siyasal kimliklerinin, tüccar ruhlarını baltalamasına izin vermezler. Kardeşler 1936 Berlin Olimpiyatlarında rekorları alt üst eden siyahi atlet Jesse Owens’a ayakkabı sponsoru olurlar. Jesse Owens, Berlin Olimpiyatlarında 4 altın madalya kazanarak büyük sükse yaratır ve Dassler kardeşler bu olimpiyatlardan sonra önemli birer ayakkabı üreticisi olurlar.

Her şey bu kadar güzel giderken iki kardeş arasında ufak tefek sorunlar başlar. Eşleriyle beraber aynı evde yaşayan kardeşler arasında kıskançlık tohumları filizlenir ve büyük ayrılığın temelleri atılmaya başlar. II. Dünya Savaşı’nın başlarında iki kardeşin arası iyice bozulmuştur artık. İlişkilerin tamamen kopması savaşın sonlarına doğru yaşanan bir olayla olur… Rudolf düşman askerlerinin şehre doğru atağa kalkmasının üzerine karısını alır, Adolf ve eşinin bulunduğu sığınağa giderler. Rudolf’un sığınağa girdiği anda Adolf abisine doğru “Lanet olsun, geldiler yine…” der. Adolf daha sonra sözü Rudolf’a değil, düşman askerlerine söylediğini iddia eder ama Rudolf alınmıştır bir kere… Bu olaydan sonra kardeşler başlarına ne gelirse diğerinden bilmeye başlarlar.

Savaşın son yıllarında ordu kardeşlerin fabrikasına el koyar. Ekmeği kesilen Adolf bu olayın sonrasında ABD ile ilişkilere girer. Rudolf savaş sonrasında Gestapo için istihbarat toplamaya devam eder ve bu olay sebebiyle tekrar tutuklanır. ABD’nin hazırladığı raporda Rudolf’u ihbar edenin kardeşi Adolf olduğu yazmaktadır. İşte bu olay kardeşler arasındaki bağın tamamen kopmasına neden olur…

Ne kadar araları bozuk olsa da birer profesyonel olarak işlerine devam ederler ve savaş sonrasında işleri iyice toparlayıp düzlüğe çıkarlar. 1948 yılına gelindiğinde Dassler Kardeşler Ayakkabı Fabrikası ortaklığına Adolf Dassler tarafından son verilir.

İşlerinin artık iyice açıldığının farkına varan Adolf, abisi Rudolf ile olan ortaklıklarını bitirip, 40 tane çalışanı alarak yeni bir şirket kurar. Bu şirkete isim verirken kendi isim ve soy isminin ilk hecelerini kullanarak ADİDAS ismini ortaya çıkarır. Rudolf fabrikada kalan 13 işçiyle yoluna devam eder ve Ruda şirketini kurar. Sonrasında daha atletik bir isim olması için Ruda’dan vaz geçer ve şirketinin adını Puma olarak günceller.

Kardeşlerin kurduğu iki fabrika, II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’sı için ilaç olur. Ülke için kardeşlerin ayrılışı hayırlı olsa da Herzogenaurach şehri için durum pek öyle değildir. Şehir bu olaydan sonra ikiye bölünür, ilkokula giden çocuklar bile Adidas ayakkabı giyenler, Puma ayakkabı giyenler olarak birbirleriyle arkadaşlık kurarlar. Marketler, lokantalar ve ticaretle uğraşan dükkanlar da bu ayrışmaya dahil olur. İki şirkette çalışanların birbirleriyle flört etmesi ve evlenmesi yasaklanır. Ayrışma ülke çapına yayılır. Alman futbol tarihinin en büyük futbolcularından birisi olan Lothar Matthaeus bile ilk profesyonel sözleşmesini imzalarken bu ayrışmadan nasibini alır. Matthaeus, Babası Puma’da çalıştığı için forma sponsoru Adidas olan Bayern München’in teklifini reddeder ve formaları Puma tarafından hazırlanan Borussia Mönchengladbach ile sözleşme imzalar. Herzogenaurach şehrinde ise durum daha da ileri gider ve insanlar artık birbirlerinin ayakkabılarına bakarak arkadaşlarını seçmeye başlarlar. Hatta bu sebeple Herzogenaurach şehrine bütün Almanya’da bir dönem “Eğik başlıların şehri” bile denmiştir.

Rudolf, Adolf’a göre daha iyi bir satış ve pazarlama ekibi kurar ve teslimatlarda sorun yaşamaz. Ancak Adolf’un da teknik bilgisi ürün kalitesi açısından arada epey bir fark oluşmasını sağlar. İlerleyen süreçte Adidas yönetimsel sıkıntıları da atlatır ve Puma’dan daha iyi bir seviyeye gelir.

Kardeşler arasındaki küslük ölene kadar bitmez. Dört yıl arayla ölen kardeşler, aynı mezarlığın iki uzak kösesine defnedilirler.

Şehirde iki kardeşin hayat hikâyelerinin anlatıldığı bir müze bile kurulur. İki şirketin de ana merkezleri hala Herzogenaurach şehrinde bulunmaktadır.

Rudolf ve Adolf kardeşlerin arasındaki düşmanlık, kardeşlerin ölümünden sonra şirketlerin arasında da devam etti. İki şirket 21 Eylül 2009’da Dünya Barış Günü için Fifa’nın düzenlediği ve iki şirketin CEO’sunun da katıldığı bir futbol maçıyla barıştı.

61 yıllık bu küslüğün verdiği hırs ve azim iki dünya markası yarattı; Puma ve Adidas…

ADİDAS VE PUMA YORUM

İçinde yok yok. Azim, inanmışlık, bir markanın doğuşu, gelişimi, aile şirketlerinin yönetimi, girişimcilik, rekabet, siyasi çevrenin fayda ve zararları… Adidas ve Puma’nın hikayesi iki kardeşin düşmanlığından doğan markanın yanı sıra bir inancında hikayesi, filmde iki zıt karakterde kardeş yapısı en başta tam bir tamamlayıcı gibiydi. Biri teknik donanımda iyiyken diğeri  pazarlama ve satışta daha iyiydi. Rudolf Dassler daha kar amaçlı çok satış yapma amacında olsa da  Adolf Dassler kaliteli iş yapmak en önemlisi de kusursuz bir iş ortaya çıkarmak istiyordu. Amacı her zaman yaptığı işte en iyisi olmaktı. Onu başarı zirvesine tırmandıran en büyük özelliği de inançli olması ve kendine güvenmesiydi. En baştan beri hiç yılmadan ayakkabısını tasarlarken bir gün bu ayakkabıları en iyi sporcular giyecek cümlesinin altında yatan hedefi ve azmiydi. Biliyorsunuz ki teknik anlamda ayakkabının kalitesi sporcunun her şeyidir. Velhasılı iki tane dünyaca bilinir marka çıkmış ortaya. Kardeşler ayrılmasaydı da aynı başarı hikayesi sürer miydi bilinmez ama ”İkili” rekabetin geçmiş dönemlerde ne kadar etkili olduğunun bir göstergesi, bir örneği olmuş durumdalar.

AYLİN BİYİK / AYÇA İZCİ