Covid 19 Döneminin Türkiye Tedarik Zincirine Etkisi

Kategori: Sayı 18 | 0

 COVID-19 Döneminin Türkiye Tedarik Zincirine Etkisi

 Covid-19 salgını yaşadığımız yüzyılın hiç şüphesiz en önemli küresel sağlık felaketlerinden ve insanlığın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olarak kabul edilebilir Covid-19 salgını kısa sürede dünyanın tamamına yayılmayı başarmış tüm ülkeler için sağlık, ekonomik, eğitim, ulaşım, çevresel ve sosyal zorlukları beraberinde getirmiştir. Ülkeler virüsün yayılmasını engellemek amacıyla önlemler almaya başlamış ve kısıtlamalara gidilmiştir.

Tedarik zincirinin etkisinden bahsetmeden önce tedarik zincirinin ne olduğundan kısaca bahsetmek istiyorum. Firmaların faaliyetlerine devam edebilmeleri için tedarikçiler, dağıtıcılar, perakendeciler, lojistik firmaları gibi birçok farklı firmayla birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Bu sürecin doğru yönetilmesinin rekabette avantajlar sağladığının anlaşılmasıyla birlikte tedarik zinciri kavramı ortaya atılmıştır. Tedarik zinciri, maliyetleri düşürmek ve tüketiciye maksimum değeri sağlamak için malzeme, bilgi ve para akışını   optimize etmeyi amaçlayan bir stratejidir tedarik zincirlerinin oluşturdukları stratejiler, birçok riski de beraberinde getirmektedir.

Wuhan bölgesinin dünya çapındaki birçok büyük işletme ve küresel tedarik zinciri için tedarikçi işletmeler bazında anahtar rolü oynaması buradaki işletmelerde yaşanan üretim kesintisinin tüm dünyada tedarik zinciri kesintisi olarak hissedilmesine sebep olmuştur. Aynı durumu ülkemizde de görmemiz mümkündür. Bu sürecin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonomiyi ve tedarik zincirlerini etkilemesi, aslında küreselleşen tedarik zincirlerinin bazı yanlış yapılanmalarını ve önceliklendirmelerini de ortaya çıkarmıştır. Örneğin yaşanan stok açıklarının sebepleri olarak; maliyet düşürme stratejisi olarak uygulanan üretimin düşük maliyetli bölgelere kaydırılması, süreçlerin yalınlığına değil kısa dönemlik maliyetlere odaklanan yalınlaştırılmış tedarik zincirleri, zincir boyunca düşük düzeyde stok bulundurmak, tek veya aynı coğrafik bölgeden tedarikçilerle çalışmak. Şirketler açısından paniğe sebep olmuştur aynı zamanda sürecin getirdiği etki insanların ürünleri temin etme yerlerini de doğrudan etkilemektedir. Normalde süpermarketlerden yapılan gıda ve temel ürün tedarikleri büyük oranda e-ticaret sistemleri üzerinden gerçekleşir hale geldi. İngiltere’de RetailX tarafından yapılan anket çalışması, gıda ürünlerinin çevrimiçi kanallardan siparişinde % 32.38’lik bir artış olduğunu gösteriyor. Ayrıca ev dışında yapılan gıda tüketimleri de restoranların, eğlence yerlerinin ve otellerin kapatılması sebebiyle ev ortamına taşınmış olması da gıda harcamalarında e-ticaretin payını yükseltti.  İkinci en büyük değişiklikse kıyafet tedarik alışkınlıklarının mağazalardan yine çevrimiçi e-ticaret sistemlerine yönelmesidir.  Alışveriş merkezlerinin ve mağazaların kapanmış olmasının getirdiği bu zorunlu değişiklik kıyafet tedarik alışkanlıklarında değişimin hızlanacağına da bir işarettir. Bu temel ihtiyaçların e-ticaret sistemlerine kanalize olmasıyla birlikte evlere teslimat yapan kargo ve kurye servislerine olan talepte %100’lük bir artış gözlendi. Önümüzdeki dönemde e-ticaret platformlarının tüketiciye mal ve hizmet sunumunda standart bir kanal haline gelmesi ve bu sistemlerin ekonomik verimliliği ve sürdürülebilirliği için çalışmalar yapılması oldukça muhtemeldir.

Covid-19 salgını insan sağlığı üzerindeki etkisinin yanı sıra, ekonominin önemli sektörleri üzerinde de önemli ve olumsuz etkilere sahiptir. Salgının uzun vadede sektörler üzerindeki etkisinin tam olarak öngörülememesine karşın, süreci en az zararla atlatabilecek olan sektörler kuşkusuz tedarik zincirlerini güncelleyenler, değişen politikalara karşı uyumlu hale getirebilenler ve kriz yönetimi konusunda alternatif önlemler alanlar olacaktır. Ülkemiz açısından ise devletimizin söz konusu süreci başarıyla yönettiği görülmekte olup, tedarik zincirinin güvenliği noktasında gerekli hukuki tedbirleri aldığı ve hızlı bir şekilde uyguladığı söylenebilir. Bu noktada hem küresel hem de yerel düzeylerde özel sektörün kamu otoriteleriyle iş birliğini maksimum düzeye çıkarması, tedarik zincirinin güvenliğini tesis etmekte önem taşımaktadır.

İçinde bulunduğumuz süreç bize bir kez daha lojistiğin önemini göstermiştir. Gerek sağlıkta tedarik zincirinin sürdürülebilirliği gerekse insanın besin, hijyen vb. ihtiyaçlarının giderilmesindeki sürdürülebilir hizmetlerin sunulmasında lojistik fonksiyonların ne nedenli önemli olduğunu yaşadığımız bu süreçte görmüş bulunuyoruz. Sokağa çıkma yasağı kadar sokağa çıkamayanların temel gereksinmelerinin de karşılanması büyük önem arz etmektedir.

Covid-19’un tedarik zincirlerine olan etkilerinin bazıları geçici olmakla birlikte, yaşadığımız sosyal, ekonomik ve psikolojik ortam köklü değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Bu değişikliklere hazırlıklı olup teknolojiyi, rasyonel düşünmeyi ve sorumluluk içerinde stratejik adımlar atmayı başarabilirsek tedarik zincirlerimizin bir toplumsal refah ve sürdürülebilirlik unsuru hale gelmesini sağlayabiliriz.

     OZAN YILMAZ