Mavi Uluslararası Nakliyat ortakları Füsun Erdim ve Funda Cengiz ile denizcilik sektörü ve gelişimi üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
Firmanızdan biraz bahseder misiniz?
Öncelikle sektörel olarak lojistik konusunda çalışmak üzere kendisini yapılandırmaya çalışan siz genç arkadaşlarımızın işlerinde hevesli bir şekilde çalıştıklarında bu işi çok severek yapacaklarından emin olduğumu söylemek istiyorum. Çünkü bizim sektörümüzde operasyonlar sırasında çok değişik sorunlarla karşılaştığınızı göreceksiniz. Ancak akademik bilginiz üzerine, yapılanan tecrübeniz, sorunları aşmadaki azminiz ve stres yönetimini doğru planlamanız ile bir anda karşınızda sorun yumağı olarak duran işiniz, vereceğiniz doğru karar neticesinde sizi mutlu ve başarı hissini içten duyan biri yapacaktır.
Biz Mavi Uluslararası Nakliyat olarak deniz taşımacılığı üzerine yoğunlaşmış bir forwarder firmayız. Ancak hava ve kara taşımacılığı da yapmaktayız. Bu konularda, beraber çalıştığımız firmaların ve acentelerin her biri kendi alanında deneyimli firmalardır. Aslında bir forwarder firmasının, her çeşit taşıma konusunda bilgisi ve tecrübesi olması gerekmektedir. Çünkü bu konumda müşterilerinize uçak ve gemi, tır ve gemi veya tır ve uçak taşımacılığı gibi farklı kombine hizmetleri de vermek durumundasınız. Aynı zamanda gümrük prosedürlerini de bilmeli, bu konuda çıkan yeni kanunları takip etmelisiniz. Biz acentelerimiz vasıtası ile dünyanın herhangi bir noktasından almış olduğumuz mal, değişik taşıma vasıtalarını kullanarak talepte bulunan alıcıya ulaştırıyoruz.
Sektör üzerine eğitim alan arkadaşlarımız, mezun olduktan sonra hangi lojistik dalına yönelecekleri seçimini doğru bir şekilde yapmak istiyorlar. Bu doğrultuda siz deniz lojistiği üzerine yoğunlaşmış bir firma olarak, neden denize yöneldiğinizi açıklayabilir misiniz?
Türkiye’nin üç yanı denizlerle çevrili bir ülke olduğunu düşünecek olursak, ülkemiz için deniz taşımacılığının çok elverişli olduğunu anlayacaksınız. Geliş veya gidiş süresi uzun olmasına rağmen, maliyeti ucuz olduğundan çokça tercih edilen bir türdür. Ayrıca kıtalar arası taşımalarda iki seçeneğiniz vardır. Bunlar ya havadır ya da denizdir. Bu doğrultuda uçağın da yüksek maliyetli olduğunu düşünecek olursak seçeceğimiz yol deniz yolu olacaktır. Yani sıkça tercih edilen bir taşıma şeklidir. Günümüzde gelişen üretim şekilleri, üretim ağı ve depolama şartları ile artık ticaret ve üretim tamamen uluslararası ilişkilerle şekillenmiş bulunmaktadır. Örneğin; bir ithalatçı, herhangi bir malı Almanya’dan ithal ederek Türkiye’de pazara sürmeye başlıyor. Söz konusu malın yedek parçasına ihtiyaç duyulduğunda veya aynı malı yeniden piyasaya sürmek istediğinde malın Alman firmasının stoğunda olmadığını; ancak Amerika’daki, Malezya’daki depoda veya üreticide var olduğunu öğreniyor. Sipariş Almanya’ya veriliyor. Ancak mal kıtalar arası hareket etmek zorunda kalıyor. Eğer gelecek mal miktarı çok ise; uçak ile maliyet yüklü çıkacağından Amerika veya Malezya’dan yüklenecek mallar için müşterinize deniz yolunu tavsiye edeceksiniz.
Yavaş yavaş Avrupa Birliği’nin koymuş olduğu yürürlüklerle çevre kirliliğini önlemek amacıyla kara taşımacılığını azaltıcı vergi uygulamaları yapılmaktadır. Bu nedenle çekici ve yarı römorklar eşlikli ya da sadece yarı römorklar eşliksiz olmak üzere RORO’ya bindirilip güzergâhlarına deniz taşımacılığıyla devam etmektedirler. Bazı rotalarda sadece kara taşımacılığı yapan firmalar da denize yönelmek zorunda kalmaktadırlar.
Deniz taşımacılığı konusunda çeşitli amaçlarla hizmet veren birçok firma bulunmaktadır. Yani kendinizi deniz ulaşımı konusunda geliştirmek istediğinizde şu türlerdeki firmalarda iş bulabilmeniz mümkün: Armatör firmalar (gemi sahibi), armatör acenteleri (gemi sahibinin Türkiye temsilcileri), forwarder firmalar (müşterilerine acenteleri aracılığı ile tercih ettiği yükleme şekilleri ile hizmet veren firmalar) ve özel limanlar. Kısacası deniz yoluna yoğunlaşmak istediğinizde kendinize çok çeşitli alanlarda iş imkanları yaratabilirsiniz.
Tabi bunların yanında hangi bölgeye çalıştığınız, hangi sektörlere hitap ettiğiniz yani Müşteri odaklı mı?” yoksa “Ürün odaklı mı? ” çalıştığınız önemlidir. Pek tabi her firma kendini, tercihi yönünde geliştirmektedir. Bu sizin için de geçerli yani kapalı alanda mı çalışmayı seversiniz yoksa açık alanda mı? , tercihiniz masa başı mıdır? İnsanlarla yüz yüze iken mi rahat ve etkileyici bir ilişki kurarsınız veya telefonda mı daha iknacı ve rahatsınız? Yani şunu söylemek istiyorum ki denizcilik sektöründe çalışabileceğiniz yelpaze geniştir. Tercih ve başarı da size kalmıştır.
Ayrıca şu noktayı da söylemeliyiz ki artık kara taşımacılığı yapan uluslararası firmaların hepsinin bünyesinde gemi ve uçak departmanları kurulmuş durumdadır. Müşterilerin in, bu hizmete ihtiyaç duyduğunu bildiklerinden firmalarını buna göre yapılandırmaktadırlar. Örneğin; ülkemizde Türk firmaları ile birleşerek veya portföyü yüksek Türk firmalarını satın alarak, kendi firmalarını açmış bulunan DHL, TNT gibi dev kurye firmaları da müşterilerine; deniz, uçak ve kara yolu taşımacılığı konusunda hizmet vermektedirler.
Sektörümüzü şimdiye kadar hep alaylılar ayakta tuttu, yani sektör kendi ihtiyacı olan elemanı kendisi yetiştirdi. Sizlerle birlikte bu işi daha da akademikleştireceğiz. Sizler, iş dalımızda bakış açısı daha geniş, daha bilgili, perspektife sahip elemanlar olarak sektöre ışık tutacaksınız, buna canı gönülden inanıyoruz ve bu sayede çalıştığı iş dalını çok seven insanlar olarak, geleceğimize daha aydınlık bakıyoruz.
Denizcilik sektörü ve gelişimi hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? Kurulan limanlar, deniz taşımacılığındaki gelişme hacminden bahseder misiniz?
Deniz taşımacılığı kendi içerisinde dökme yük ve konteyner taşımacılığı diye ikiye ayrılmaktadır. Dökme yük taşımacılığında yağ, motorin taşımacılığı yapan tankerlerden tutun da buğday ve hatta çelik giriş çıkışları dahi mevcuttur. Konteyner taşımacılığına bakacak olursak, ülkemizde ilk konteyner taşımacılığı 1978 yılında yapılmıştır.
Armatör firmalar o zamanlarda 100- 200 teu’luk feeder gemileri ile aktarma limanlarından, Türkiye Limanlarına giriş yapıyorlardı. Şimdi ise İstanbul a hatlar haftada 4000 teu’luk gemilerle direkt olarak ana gemi ile imanlarımıza giriş yapıyorlar. Yani feeder servisleri seferini kaldırmakla maliyette düşüm elde ediyor ve aynı zamanda 30-35 gün süren varış süresini de böylelikle 23 güne kadar indirmiş oluyor. Bu da yükleyiciye cazip gelmekte ve zamandan kazanım dönüşümünü hızlandırmaktadır.
Konteyner taşımacılığının Türkiye’ de ilk başladığı yıllarda uluslararası taşımalara açık olarak İstanbul’daki tek liman Haydarpaşa Limanı idi. Haydarpaşa Limanı Anadolu Yakası’nda tren yolunun yanı başında ancak bugün bulunduğu yerin şehir içinde olması ve alanının darlığı sebebi ile oldukça yetersiz kalmış durumdadır. İhracat yüklemeleri Göztepe Saha’da yapılarak Haydarpaşa Limanı ‘n a girmektedir. Şimdi konumu nedeni ile Haydarpaşa Limanının, Ambarlı tarafına taşınacağı duyumlarını almaktayız.
Kumport Limanı ilk kurulduğunda kum kruvazörlerinin yanaşması amacı güdülmüştü. Yurt dışı konteyner taşımacılığına açıldıktan sonra oldukça gelişti. Arkas grubu özel liman işletmeciliği konusunda Kumport Limanını yapılandırarak liman işletmesine başladı. Şimdi bu limanın bir kısmını Marport Liman İşletmesi olarak halen Arkas Holding kullanıyor. Liman, ilk günlerine nazaran oldukça gelişmiş durumdadır. Bugün artık bu limanlarımız uluslararası standardın gerektirdiği ISPS güvenlik şartlarına Haiz limanlar haline gelmiş bulunmaktadır.
Türkiye üç yanı denizlerle çevrili olduğundan, birçok liman şehrine sahip bir ülkedir. İstanbul, diğer liman şehirlerimize göre zengin bir kenttir. İstanbul’daki ilk özel limanı Arkas kurmuştur, daha sonra da MSC ile ortaklık kurarak Marport limanını yapılandırdılar. Türkiye’deki liman şehirlerimiz; İstanbul, İzmir, Mersin ve Gemlik’tir . Karadeniz’de de Samsun limanı gelişmektedir. Biliyorsunuz İzmir limanımız daha çok ihracata çalışmaktadır. Ayrıca Antalya bölgesine, az da olsa MSC hattı ile konteyner taşımacılığı yapılmaktadır.
Limanlarımızın gelişmiş olması ve iskelelerin müsait yapısı sayesinde gemilerin açıkta beklememesi, zaman ve maliyet konusunda tasarruf sağlamaktadır. Tüketim ve ihtiyaçla birlikte modernizasyon Türkiye’yi armatör pazarı açısından cazip kılmaktadır. Bir düşünsenize bir geminin limanda veya açıkta bir gün fazla beklemesi 400.000 USD gibi maliyetlere denk gelmektedir. Bu da ciddi bir kayıp demektir.
Limanlarımız gitgide özelleşmekte ve bu özelleşmeler ile birlikte de teknolojik gelişmelerden faydalanmaktadır. Nakliye firmalarının gelişen çağa ayak uydurmaları ve teknolojiden faydalanmaları olmazsa olmaz noktalardan birisidir. Sürekli zaman ile bir yarış içerisinde olduğumuzu düşünürsek, bu teknolojik gelişmelerin ülkemizdeki lojistik faaliyetlerine çok önemli gelişmeler sağladığını unutmamalıyız.
Bunların yanı sıra, hat sahibi armatörler Türkiye’ye gelerek kendi ofislerini açmış durumdadırlar. Bunlardan bazıları : Maersk (Danimarka), K Line (Amerika), CMA CGM (Fransa), MSC (İtalya) , APL (Amerika) ve China Shipping (Çin)’dir. Önümüzdeki dönemde de Norasia Line ve Cosco (Çin Devlet attı) nun da kendi ofislerini Türkiye’de göreceğiz.