Lojistik Ağında Türkiye’nin Stratejik Konumu: Avantajlar ve Dezavantajlar

Kategori: Logistical, Sayı 22 | 0

Lojistik sektöründe Türkiye’nin stratejik konumunu belirleyen en önemli unsurların başında, ülkenin coğrafi konumu ve görece eğitimli genç nüfusa sahip olması gelmektedir. Ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle küresel ve bölgesel ticaret koridorlarına yakınlığı Türkiye’nin lojistik ağındaki en temel özelliğidir.

Bununla birlikte, Türkiye’yi lojistik sektöründe rekabette öne çıkaracak eğitimli ve genç insan kaynağı mevcuttur. Diğer taraftan, lojistik alt yapı yatırımları belli düzeyde avantaj sağlarken, bunların, sektörün daha da hızlı gelişim konusunda yetersizliği dezavantaj oluşturmaktadır. Türkiye’nin lojistik sektörünün stratejik konumunun kısa analizini yapmak amacıyla Tablo- 1’deki SWOT (Strengths-Weaknesses-Opportunities-Threats) çalışması yapılmıştır.

Tablo.1’de yer alan analizde Güçlü Yönler ve Fırsatları Türkiye’nin lojistik ağındaki
konumunu etkileyen avantajlar, Zayıf Yönler ve Tehditleri ise dezavantajlar olarak kabul
edebiliriz. Buna göre;

Avantajlar:
1) Coğrafi konum-Ticaret Koridorlarına Yakınlık: Türkiye’nin bölgesel bir lojistik güç
konumuna erişiminde en önemli avantajı coğrafi konumunun stratejik olmasındankaynaklanmaktadır. Bunu, “jeo-lojistik” konumun önemi şeklinde tanımlamak daha doğru olacaktır. Bu noktada, Orta Koridor’da Türkiye’nin kritik rolü ve Kalkınma
Yolu projesi öne çıkmaktadır.

Rusya ve Ukrayna Savaşı sonrasında Orta Koridor, Batı Dünyası ve Uzak Doğu arasında ana lojistik faaliyet köprüsü olmuş durumdadır. Diğer taraftan, Çin’in Kuşak- Yol Projesi (Belt and Road Initiative) kapsamında da Orta Koridor stratejik bir geçiş koridoru olarak görev yapmaktadır. Öte yandan, yine Uzak Doğru ve Orta Doğu’yu Basra Körfezi’nden geçip Irak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayacak Kalkınma Yolu projesi de Türkiye’nin lojistik konumunu güçlendirecek projelerin başında gelmektedir.

Çin, Orta Asya, Hazar Denizi, Kafkasya ve Türkiye bağlantılarında rol oynaması düşünülen Zengezur Koridoru da Türkiye’nin küresel-bölgesel ticaret koridorlarına yakınlığı bakımından öne çıkmaktadır.

2) Dinamik, eğitimli insan kaynağı: Türkiye genç nüfusu toplam nüfusunun %15,1’ini oluşturmaktadır (TÜİK, 2023). Bu genç ve dinamik insan kaynağı, diğer sektörlerde olduğu gibi lojistik sektöründe de önemli bir avantaj oluşturmaktadır. Türkiye genç nüfusunun, lojistik sektörünün ihtiyacını karşılamak üzere niteliklendirilmesi ve lojistik alanında uzmanlaşması konusunda yön verilmesi önem taşımaktadır.

3) Tüm taşıma modlarına erişim: Türkiye’nin coğrafi konumunun doğurduğu en önemli avantajlardan biri de tüm taşıma modlarına uygun olmasıdır. Deniz, hava, demir ve karayolu taşıma modları ile modlar arası taşımalara elverişli bir lojistik alt yapısı mevcuttur.

4) Lojistik alt-yapı yatırımlarına kaynak (Kamu-Özel İş Birliği-PPP): Lojistik alt yapı yatırımlarının büyük ölçekli olması nedeniyle, bu yatırımlara finansal kaynak
sağlanması da ayrı zorluk çıkarmaktadır. Türkiye’nin bu noktada kamu-özel sektör iş birliği tecrübesi öne çıkmaktadır. Büyük otoyol projeleri, liman ve havalimanı projeleri ile sınır kapılarının modernizasyonu gibi büyük yatırım projelerinde kamu- özel sektör iş birlikleri yoğunlukla kullanılmaktadır.
5) Bunlarla birlikte; özellikle Covid-19 pandemi sonrası e-ticaret lojistiğinde gelişmeler, hızlı dijitalleşme trendleri, lojistik merkez kurulmasına yönelik teşvikler ile Orta Koridor ve Kalkınma Yolu gibi ticaret koridorlarının getirdiği fırsatlar, ülkemizin lojistik sektörünün stratejik konumunu belirlemede temel avantajlardır.

Dezavantajlar:
1) Lojistik alt yapı yatırımlarında planlama eksikliği: Lojistik yatırımlarının büyükölçekli olması nedeniyle belirli bir planlama ve programlama doğrultusunda yapılması kaynak kullanımı ve sağlanması bakımından önemlidir. Ülkemizdeki bu tür yatırımlar, yatırım veya kalkınma programlarına dahil edilmektedir ancak bunların uygulamaya geçirilmesinde planlamaya uyum konusundaki eksiklik sorun oluşturmaktadır.

2) Birbiriyle örtüşmeyen mevzuat– uygulama durumları: Yukarıdakine benzer durum mevzuat ve bunların uygulamaya geçirilmesinde de karşımıza çıkmaktadır. Lojistik sektörüne katkı sağlayacak mevzuat yapımı hususunda gerekli adımlar atılırken bunların uygulamaya geçirilmesinde sorun çıkmaktadır. Kısaca, çıkarılan yasal düzenlemeler ile uygulamadaki boşluk sektörün dezavantajı durumundadır.

3) Yükselen lojistik maliyetlerin rekabet gücüne olumsuz katkısı: Ekonomideki dalgalanmalar nedeniyle maliyetlerin artması, ülkemiz lojistik paydaşlarının rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Lojistik maliyetlerini doğrudan etkileyen, işgücü ve akaryakıt gibi maliyet bileşenlerindeki artışlar, lojistik sektörünün yurt dışındaki rakipleri karşısında dezavantajlı konuma getirmektedir.

4) Sınır kapılarındaki tıkanmalara kalıcı çözümlerin yeterli seviyelerde olmaması: Lojistik faaliyetlerinin ana unsurlarından biri olan taşımacılık konusunda ülkemizin bilgi birikimi ve tecrübesi derin olmakla birlikte, bugünün şartlarında taşımacılıkta “zaman” bakımından eksikliğimiz hissedilmektedir. Sınır kapılarında bekleme sürelerinde iyileşme olmaması veya gümrük işlemlerinin hızlı tesis edilememesi, genel olarak sektör üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır.

5) Bölgesel ve küresel politik ve ekonomik zorluklar: Rusya-Ukrayna Savaşı gibi global düzeydeki politik çatışmalar ile Avrupa ve diğer pazarlardaki ekonomik daralmalar, lojistik sektörü üzerinde baskı oluşturmaktadır.

6) Gümrük süreçlerinin karmaşık yapısı: Lojistik süreçlerimizin önemli bir parçası olan gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi, lojistikte önemli rekabet avantajı
oluşturmaktadır. Dünya örneklerine bakıldığında, tek pencere (Singapur), dijital gümrük uygulamaları (Çin), YYS karşılıklı tanıma anlaşmalarının yaygınlaştırılması (Almanya, Hollanda örnekleri gibi), hızlı geçiş veya one-stop shop uygulamalarının yaygınlaştırılması gibi “basitleştirilmiş usullerin” ülkemiz pratiğinde daha etkin bir şekilde konumlandırılması önem arz etmektedir.

7) Transit taşımacılıkta karşılaşılan yüksek mali cezalar: Ülkemizin ticaret koridorlarına yakınlığı transit taşımacılık alanında önemli bir avantaj sunarken, bu avantajı kaybedecek prosedürlerden kaçınmak gerekmektedir. Türkiye, Asya’dan Avrupa’ya tüm geçiş noktalarında köprü durumundadır. Bu durum, transit ülke konumu ile depolama, liman yönetimi, antrepo, konteyner terminalleri gibi lojistiğin diğer alanlarında da avantaj sağlaması mümkündür. Ancak, özellikle ülkemizi transit geçen veya burada millileşmeden antrepoya veya limanda bekletilecek yükler için orantısız yüksek idari para cezaları uygulamaları (Gümrük Kanunu 235/5 veya 235/6. maddeleri), söz konusu avantajı kaybetmemize neden olmaktadır.

Sonuç
Sonuç olarak, lojistik sektörünün gelişimi bağlamında Türkiye’nin stratejik konumunu doğrudan etkileyen; coğrafi konum, ticaret koridorlarına yakınlık, nitelikli insan kaynağı, tüm taşıma modlarının kullanımına uygunluk, yatırımlar için kamu-özel sektör iş birliğindeki tecrübeler, artan e-ticaret ve Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul Havalimanı gibi büyük lojistik yatırımları, sektörümüze önemli avantajlar sağlamaktadır. Buna karşın, bazı noktalarda hala eksikliklerimiz bulunmaktadır. Lojistik yatırımlarında planlamayı eksik yapmamız, çıkarılan mevzuat ile bunun uygulanmasındaki sıkıntılar, yükselen maliyetlerin rekabet gücüne olumsuz etkisi, sınır kapılarında darboğazların giderilmesine kalıcı çözümlerin bulunamaması, gümrük süreçlerinin istenilen düzeyde basitleştirilememesi ve gümrük mevzuatından kaynaklanan orantısız aşırı yüksek cezaların, ülkemizin lojistikte söz sahibi konuma gelmesindeki önemli dezavantajlarolarak öne çıkmaktadır.

Mehmet Uylukçu

Tobbund CEO