Firmanızın kuruluş hikâyesinden bahsedebilir misiniz?
Irak’tan İstanbul’a gelmem ve iş hayatına başlamam 1994 yılının sonlarına denk geliyor. 1998 yılına kadar bir şirketim yoktu. Diğer firmalar üzerinden yaptığım işler oluyordu. Sonrasında bazı sıkıntılar yaşamaya başladım. En iyisi kendi iş yerimi kurayım ve Irak’a ticaretimi oradan yapayım dedim ve Taha Dış Ticaret’i kurdum. Başlangıçtaki hedefim kendi malımı yükleyip nakliyesini Irak’a yapmaktı. Kendi işimi yapmaya çalışırken Irak’taki arkadaşlarım bunu duydu ve biz de Türkiye’ye gelmek istiyoruz ama kimseye güvenemiyoruz dediler. Madem sen ordasın bizim mallarımızı da gönder dediler. Ben de tamam dedim ve baktım ki bu işin devamı geliyor. O dönemde Irak’a sık sık gidiyordum. Her gittiğimde bir ay kalıyordum. Orada her ile gidiyordum. Bu illerin çarşı pazarlarını, esnaflarını geziyordum ve bu faaliyetimi anlatıyordum. Türkiye’yi, İstanbul’u buradaki ürün kalitesini anlatıyordum. Bu şekilde onları buraya çekmeye çalıştım. Bu vesileyle çok emek harcayarak bugünlere geldim. Gün gelirdi ailemi günlerce göremez olurdum. İklim koşulları vardı, en önemlisi de İran-Irak savaşı devam ediyordu. O dönemlerde başka bir iş adamı, yani İstanbul’da olup da Iraklı olan, ya da tam tersi durumda olan bir kişi böyle bir ticari faaliyetin içerisinde olmadı Irak’la. Çünkü Irak ambargo altındaydı, parasız ve ekonomisi çökmüş bir devletti, Iraklı vatandaşın alım gücü yok denecek kadar düşüktü. Fakat ben orayla ticaret yapmaya çalışıyordum.
Taha Kargo’yu 1998 yılında kurdum. Sıfır sermayeyle bu işe koyulduk. 125 dolarlık bir daktilo ile işe başladık ve bugünlere geldik. Daktilonun hikâyesi oldukça ilginçtir. Ticarete atıldığım ilk yıllardı. Yazışmalarım için daktiloya ihtiyacım vardı. Cağaloğlu’na geldiğimde bir daktilo almayı planlıyordum. Satıcıya daktiloyu almak için nakit para ödeyemeyeceğimi, taksit yapmasını rica ettim, bana güvenip kabul etti. Böylelikle o günlerden bu günlere gelebildik.
Taha Kargonun Türkiye’deki konumundan bahsedebilir misiniz?
Öncelikle ana destinasyonumuz Irak ve İran’dır. Taha Kargonun kendine özel, örnek bir iş modeli var. Hem uluslararası taşımacılık hem de dış ticaret yapıyoruz. Irak’taki müşterilerimiz malzemelerini, Türkiye’deki ihracatçılardan alıyor ve ihracatçıya ödemeyi biz yapıyoruz. Biliyorsunuz ki Irak ve genel olarak Ortadoğu’da akreditif bankacılık gelişmemiş durumdadır. Biz bu sistem ile insanlara güven sağlıyoruz. Alıcılar ve göndericiler Taha Kargo’ya güvendikleri için tercih edilen oluyoruz. Oluşan güven ortamı, beraberinde hem Irak, İran hem de Türkiye tarafı için saygıyı getiriyor ve Taha Kargo’nun iç piyasa ve dış piyasadaki tüm müşterilerinin gözünde bir marka değeri olmasına da sebep oluyor. Geçen yılki rakamlara göre 2013 ve 2014 yıllarında Türkiye’de ihracat yapan firmalar arasında 34. sıradayız. 374 milyon dolarlık ihracatımız var. 2014, diğer yıllara göre Irak’taki iç karışıklık sebebiyle oldukça kötü geçti. Sevkiyat noktalarımızı değiştirmek zorunda kaldık ve ekstra maliyetlere katlandık. Ancak bunu müşterilerimize ya da personelimize hiçbir zaman yansıtmadık.
Taha Kargo’nun yaptığı diğer işlerden kısaca bahsetmek gerekirse; IATA üyesi olduğumuzu ve hava kargo operasyonları gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. Suudi Arabistan havayollarının Türkiye’deki iş ortağıyız. Dünyanın her yerinden Irak ve İran’a transit taşımacılık ve kombine taşıma projeleri yapıyoruz. Avrupa ve gemi operasyonları hariç tüm operasyonlarımız öz mal varlıklarımızla gerçekleşmektedir. Irak’ta 40 şubemiz bulunmaktadır. Bunların dışında TURSAB’tan A belgeli Turizm Golden Bridge seyahat acentemiz ve 2 ay içerisinde faaliyete girecek bir butik otelimiz var. Taha Yapı firmamızla inşaat sektörüne de girdik.
Şuanda Musul işgal altında olmasına rağmen geçişlere izin verildiği sürece teslimat yapmaya devam ediyoruz. Savaş var ama hayat hala devam ediyor ve biz de müşterilerimizin temel ihtiyaçlarını, en üst düzeyde güvenlik önlemleriyle taşımaya çalışıyoruz.
2014 yılında, bu kadar zorlu bir ortamda başarılı bir şekilde büyümeyi nasıl sürdürdünüz?
2014 yılının ikici yarısında Irak’ta büyük bir karışıklık ortaya çıktı. Herkes paniklerken ve ne yapacağını bilemez durumdayken biz ve şubelerimiz durumu oldukça sakin karşıladık. Çünkü biz savaş ortamında çalışmaya alışkın bir firmayız. Bağdat ve Erbil gibi sokağa çıkma yasağının daha yeni kaldırıldığı şehirlerde uzun dönemler çalıştık. Bu yüzden alternatif fikirler ve faaliyetler geliştirmeye odaklandık ve Çin’de bir ofis açtık. Hava kargo ve diğer hizmetlerimize daha fazla yoğunlaştık. Bir önceki döneme göre ihracat rakamlarımız aynı kaldı ancak maddi kaynak gerektiren işlerde büyüdük ve personel sayımızda %35 artış sağladık.
Bu durumda yaptıklarınız önceden planlı mıydı?
Planlı şeyler değildi, o anki duruma göre belirlendiğini söyleyebilirim. Deniz taşımacılığına da bu dönemde başladık. İstanbul Ambarlı Limanı’ndan Um Kasr’a servis yapmıyorduk. Zaten karadan 10 günde gidiyoruz, 15- 20 gün denizden gidip maliyeti ve zamanı artırmak mantıksız geliyordu. Ancak savaş durumları sebebiyle güneye inmek için deniz taşımacılığı da yapmaya başladık ve bu bize servis açısından çok şey kazandırdı. R2 belgesine sahip olduğumuz için bir Freight Forwarder departmanı kurduk ve şuan her yere deniz taşımacılığı hizmetimiz de var. Yerel unsurlarla nasıl geçiniyor ve bu ortamda iletişimi nasıl sağlıyorsunuz? Herkesle iyi geçinmek zorundayız ve özellikle Irak’ta bölgeyi iyi bilmemiz gerekiyor. Iraklı çalışanımız çok fazla ve orada 40 şubeye sahibiz. Bu bizim için bir avantaj çünkü bazı durumlarda bu geniş ağ sayesinde anında çözüm üretilebiliyor. Erbil dağıtım merkezimiz, diğer tüm şehirlere buradan dağıtım yapılıyor ve sorunlu bir şehir olması durumunda burada bekletiliyor. Bekletme işlemi için yeni depolar açıp kiraladığımız zamanlar da oluyor. Bölgede her an her şey olabiliyor. Bunu bilerek hızlı hareket ediyoruz ve ürünleri öncelikli olarak Türkiye’den çıkarıyoruz.
Savaş durumunda can veya mal kaybınız oldu mu?
Kerkük şubemizin yakınındaki bir patlamada şubemizde maddi hasar oluşsa da bunun dışında böyle bir şey yaşanmadı ve hiç can kaybımız olmadı. Bir defa da sokakta patlama yaşanmıştı, böyle şeyler sürekli olabiliyor. Oradaki çalışanlarımıza, böyle şartlar altında çalıştıkları için saygımız ve sevgimiz sonsuzdur.
Irak’ta ki navlun fiyatlarına risk payı ekleniyor mu?
Müşteriye ekstra maliyet yansıtılmadı. Irak CMR’ye tabi değil ve dolayısıyla giden malların sigortası bulunmuyor. Müşteriler sigorta yaptırmak istediğini söylüyorlar ancak onlara bunun işe yaramayacağını anlatıyoruz. Ürünlerin zarar görmeden teslim edileceğinin teminatı bizim verdiğimiz sözler oluyor. Müşterilerin zararını karşılamak adına birçok işi zararına yaptığımız olmuştur.
Irak deyince aklımıza petrol ve enerji geliyor. Taha Kargo olarak her hangi bir enerji taşımacılığınız var mı?
Şuanda yapmıyoruz ancak projelerimiz arasında yer alıyor. Araçlar gidiş ve dönüşte dolu olacağı için bu durum bizim için avantajdır. Ancak şuanda Türk inşaat firmalarının faaliyetleri için ve proje taşımaları için daha yoğun çalışıyoruz.
Proje taşımacılığından bahseder misiniz?
Örneğin bir hidroelektrik santrali açılacağı zaman, yalnızca başlangıç inşaatının yapılabilmesi için 500- 600 konteynır gitmesi gerekiyor. Bu yaklaşık 2-3 bin sevkiyat anlamına geliyor ve denizyolu ile gönderiliyor. Irak’ta güvenlik nedeniyle Türk tırlarının Erbil’den güneye geçişleri yasaktır.
Bu yasakların sebebi nedir?
Güvenliği sağlamak amaçlıdır, kendi şoförleri oradaki şartlara daha çok uyum sağlıyor. Ancak araçların değiştirilmesi konusu tabi biraz politik, hükümetler arası ilişkilere dayanıyor. Maliyetimizi artırıyor ve Türk ürünlerini diğer ürünlere göre dezavantajlı hale getiriyor. Ancak gümrük geçişleri de dahil olmak üzere Taha Kargo her zaman saygı gören bir firma olmuştur. Kendi marka değerlerine sahip çıkıp, zarar vermemek adına her zaman işini düzgün yapmaya çalışmıştır.
Irak Türkiye ticareti konusunda ne düşünüyorsunuz? Gelecekten umutlu musunuz?
Gelecekten oldukça umutluyuz. Irak şuanda üzücü bir şekilde yıkılmış ve yıpranmış bir durumda ancak bunun yakın zamanda sona ereceğine, ülkenin düzene girip yeni baştan inşa edileceğine hepimiz inanıyoruz. Ülkenin gelir düzeyi ve enerji üretimi arttıkça biz de en yakın ülke olarak bu pazardan pay alacağız diye düşünüyorum.
İran pazarında ki durumunuz nedir? İran’ın şartları nedir?
Geçtiğimiz günlerde İran ile Türkiye arasında tercihli ticaret anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre; 125 kalem malda dünyadaki diğer rakiplerimize % 80 vergi uygularken bize %40- 50 vergi uygulanacaktır. İran’a yapılan toplam ihracatın %28’i 125 GTİP numarasından oluşuyor. Diğer 5 bin civarındaki GTİP numarası toplam ihracatın %72’sini oluşturuyor. Bu anlaşmada bizim de onlara 140 kalem malda vergi ve diğer alanlarda geçiş hakkı sağlayacağımız belirtiliyor. Bizim 125 kalem sayımız da zamanla artırılacak. Ve Ruhani hükümetinin vergi konusundaki açılımlarına bakılırsa öyle görünüyor ki ambargo da kaldırılacak ya da yavaşlatılacak.
Son günlerde İran’da yeni bir sınır kapısı açılması için çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalarda bizim iş adamlarımız ve hükümetimiz, daha rahat geçiş sağlanabilmesi amacıyla, yolun bir kısmının yapımını üstlenecekler. Bütün bunların yanı sıra İran ihracat yapan bir ülkedir. Bu durum hem Türkiye ticareti hem de Taha Kargo’nun İran’ı ikinci pazarı olarak görmesi bakımından önemlidir. İran ve Türkiye için gelecekte umut vaat eden çalışmalar yapmaktayız.
Taha Kargo olarak hangi kuruluşlarda aktifsiniz? Bu kuruluşlarla birlikte bölgedeki sorunlarla ilgili çalışmalar yapıyor musunuz?
UND, MÜSİAD gibi kuruluşlarda üyeliğimiz var. Aynı zamanda sektör kurullarında yöneticilik yapıyoruz. Bölgeye yönelik geçişlerle ilgili kongre ve sempozyumlar yapılıyor. 2023 hedefleri için yapılan lojistik çalıştayı bizim liderliğimizde düzenlendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve sektörden birçok derneğin de katılımıyla kararlar alınarak ilgili bakanlıklara iletildi. Gümrük bakanlığı ve ulaştırma bakanlığı ziyaretleri ile bölge ticaretlerin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. Aynı zamanda MÜSİAD Lojistik Sektör Kurulu Başkanlığı, DEİK Lojistik İş Konseyi Başkan Yardımcılığı, Türkiye-Irak İş Konseyi Başkan Vekilliği ve UND Yüksek İstişare Kurulu Heyeti görevlerini yürütüyorum. Bu görevlerim sayesinde çalışmalarda bulunuyorum. 30 Mart tarihinde Gaziantep Lojistik Panelimiz gerçekleşti. Tüm panellerimize bakanlar, genel müdürler, daire başkanları davetli oluyor. Genellikle gümrük, ulaştırma ve ekonomi bakanlığı ile bağlantılı çalışıyoruz. Gelişmeler ve çalışmalar için sürekli karşılıklı iletişim halindeyiz. Türkiye’deki lojistik eğitimi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Bir lojistik üniversitesi kurma yönünde fizibilite çalışmam var. Bu düşüncem hayalden öteye taşınmış bir durumdadır. Türkiye’de bir lojistik üssü ve bir lojistik üniversitesi kurup, üniversitenin öğrencilerine lojistik üssünde staj ve izleyerek öğrenme imkanı tanımak istiyorum. Yaşayan bir eğitim örneği olacak bir çalışmadır.
Türkiye’de lojistik koşulları, lojistik projeler ve geleceğe yönelik çalışmalar geliştirilmediği sürece eğitim standartlarının da değişmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye genel olarak eğitime ve biz de sektör olarak kendi eğitimimize önem vermeliyiz.
Gelecekteki hedefleriniz nelerdir?
Çevreye, topluma ve işbirliği içinde olduğu ülkelere yararlı çalışmalar yapan, uzun soluklu ve bu sektörde kök salan bir firma olmak istiyoruz. İsmimizin daha ileriye taşınmasını, torunlarımızın da bu işi yapmasını ve geleceğe emin adımlarla yürümeyi hedefliyoruz.
Öğrencilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Zamanın şartlarını göz önünde bulundurmalı ve yabancı dilin ne kadar önemli olduğunun farkında olmalısınız. Günümüzde yalnızca İngilizce öğrenmek yeterli olmuyor, ikinci bir dil öğrenmeyi hedef haline getirmeniz gerekiyor. Yalnızca okuldaki bilgilerinizle yetinmemeli, sürekli kendinizi geliştirmeye çalışmalısınız. Çevrenizdekilerle ve sektörümüzle sürekli iletişim halinde olmalı ve Y kuşağının başlıca özelliklerinden biri olan sabırsızlıktan vazgeçmeyi öğrenmelisiniz.