Yeşil Lojistik

Kategori: Logistical, Sayı 8 | 0

Dünyamız her geçen gün içindeki güzellikleri ve canlılarıyla birlikte kirleniyor, tükeniyor. Tüketimi yaşam için gerekli gören insanoğlu aslında farkında olmadan yaşamını tüketiyor. Besin kaynağımız toprak, içtiğimiz su, soluduğumuz hava kirlendikçe sağlığımız tehdit altında kalıyor. Dolayısıyla küreselleşme ve sanayileşmenin yarattığı çevre kirliliği yakın gelecekte dünyamızı yaşanamaz hale getirecektir.

Üretilen ürünlerin, üretim aşaması dışındaki her türlü faaliyetinden lojistik alanı sorumludur. Üretimlerin endüstriyel arık veya C02 emisyonu dışında her adımda çevreyi kirleten unsur lojistik faaliyettir. Çevre kirlenmesinin kontrolü için lojistik hizmetlerinin de denetlenmesi gerekmektedir. Bu soruna çözüm olarak Yeşil Lojistik adımları atılmaktadır.

Yeşil Lojistik; lojistik faaliyetlerinin, çevreye en az zarar verecek şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla, tüm işlemlerin çevre üzerindeki olumsuz etkisini ölçmek ve en aza indirmeye çalışmaktır.

Dünya üzerine yeşil etiketli ürünler diye üretim ve satışı başlayan yeni bir akım söz konusudur. Bu etiket şu anda çevre koruma koşullarına dikkat ederek üretilen ürünlere verilen bir güvencedir. Özellikle son bir yıldır çokuluslu şirketlerle yapılan anlaşmalarda lojistik şirketinin özellikleri bölümünde Yeşil Lojistik konusundaki maddeler, anlaşma şartlarının içinde yer almaktadır. Ayrıca bu şirketler Türkiye’den mal alımı yapacakları zaman Yeşil Lojistik ve Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi kavramlarını giderek daha fazla sorgulamaktadır. Bazı büyük ve duyarlı işletmeler üreticilerin üretim süreçlerini kontrol etmeye, marketlerdeki yeşil etiketli ürünlerin sayısını arttırmaya hatta yakın gelecekte yalnızca yeşil etiketli ürün sarmaya yönelik çalışmalar yapacaktır. Bu işletmelerin armış olduğu adım zincirin sağlam olmasını, zayıf halkaların dışarda kalmasını sağlayacaktır. Üreticilere gönderdikleri soru formlarıyla, üretimlerinde ne derecede çevre koruma kurallarına dikkat ettikleri sorgulanıyor, gelecek yıllar için hangi oranda tasarruf yapmayı taahhüt ettiklerini beyan ermeleri isteniyor. Bu yaklaşım denetimin yanı sıra alternatif kaynak kullanımına da teşvik ediyor.

Tabi akım yalnız üretici ile başarıya ulaşamaz. Tüketicilerin de bu konuda bilinçli olup satın aldıkları ürünlerin yeşil etiketli olmasına dikkat etmeleri gerekmektedir. Neticede ortak paylaşılan bir dünyanın endişeli geleceği söz konusudur. Sağlığın ticareti ve pazarlaması olamaz. Bu kavramın ortaya çıkmasının asıl sebebi, özellikle Batı ülkelerindeki tüketici bilincidir. Tüketiciler aldıkları ürünlerin her geçen gün daha çevreci olmasını istiyor ve bu konuda özellikle dünya markası olan büyük firmalara baskı uyguluyor. Böylelikle fiyat ve kalite konusunda eşit düzeyde olan ürünlerde daha çevreci olanların seçilmesi, kriterlerin içine yenisini eklemiş oldu. Bunun doğal sonucu olarak marka firmalar ilk adımda ürünlerini çevreye en az zarar veren maddelerden üretmeye başladı. Artık sadece üretim maddelerinin değil, üretim sürecinin de ne kadar çevreci olduğu ciddi bir satış politikası haline gelmeye başladı. Çünkü üretim süreci kirliliğe daha fazla neden olmaktadır. Kullanılar maddenin sağlıksız olması, üretilirken kirlenen yaşam standartlarında sağlıklı kullanımı imkansız hale getirmektedir.

Lojistik şirketleri de aynı tedarik zinciri içinde yer almakta ve yeşil etiketli ürünlerin taşınmasında, depolanmasında, yeşil zincirin bozulmamasına dikkat ermek zorundadır. Günümüzde bu durumla ilgili bir bağlayıcılık yoktur. Ülkemizde olmamasına rağmen çokuluslu markalaşmış birçok şirket yakında büyük kurumsal müşterilerinden ve kanun koyuculardan gelen baskılar sonucu çevreye en uygun üretim metotlarını ve lojistik uygulamaları, kendi bünyelerinde ve tedarik zinciri partnerlerinde rahat bir şekilde hayata geçirecektir. Ülkemiz bu standardı yakalamakta yine zorlanacaktır. Bu nedenle olayın farkına varılarak geleceğe hazırlık ve yatırım yapmak durumundayız. Belediyelerin, çevre kuruluşlarının baskısına ve koruyucu yasalarına gerek duymadan bir takım önlemler almalıyız. Bu perdedeki rol sahiplerinin kendilerine düşen sorumluluk bilinci halinde Yeşil Lojistiği bir vazife olarak görmeleri gerekmektedir.

Bunlar; yeşil ürünlerin taşınmasında yeşil lojistik unsurlarının devreye girmesi , birim ürün taşıma başına CO2 emisyonu, gürültü kirliliği, intermodal taşıma oranı, depolama alanlarının çevreye etkisi, depo içinde ve açık alanlarda forklift kullanımı, depolarda ısınmanın soğumanın karbon türevleri dışındaki (rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, yer altı ısınması gibi) kaynaklarla yapılması, şehir içi dağıtımlarda fosil yakıt kullanmayan araçlarda dağıtım yapılması, atık maddelerin değerlendirme istasyonlarına taşınması vb. konular lojistik işletmelerinin gündemine gelmelidir. Ne yazık ki ülkemizde bu geleceğe hazır bir işletme yoktur. Ama konu imkasız da değildir. Ancak günümüz şartları projenin sonraki planlara atılmasına neden olmaktadır. Bu çalışma iş gücü kaybı ya da kaynak israfına yol açmayacaktır. Zaten çalışmanın amacı bu kayıpların önüne geçmektir. Yapılması ve alınması gereken diğer önlemler;

  • Kentsel yük lojistiğinde denizyolu ve demiryolu kullanım olanakları yaratılmalıdır.
  • Kentlerde depo kirliliğini ve verimsizliğini önlemek amacıyla kent sınırları ve uygun yerlerde büyük ölçekli, çağdaş lojistik köy/park/terminal depolarının kurulması için yer ayrılmalı ve sektör buna teşvik edilmelidir.
  • Kent planlaması yapılırken toptancı halleri, organize sanayi bölgeleri ve siteleri, liman, demiryolu istasyonları ve güzergahları, çevre yolları, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde depoları, gümrük nakliyat ambarları için ayrılacak yerler hız, maliyet, esneklik, çevresel ve toplumsal duyarlılık vb. lojistik performans ölçütleri dikkate alınarak bir bütün olarak öngörülmelidir.
  • Global lojistik gelişmeler yakından izlenmeli ve önceden önlem alınmalıdır.
  • Demiryolu, havayolu ve denizyolu işletmeciliğinde tam rekabet koşullarına yönelik serbestleştirme bir plan dahilinde gerçekleştirilmelidir.
  • Bölgesel özel havayolu yük taşımacılığı teşvik edilmelidir.
  • Demiryolu ve denizyolu kullanımına yönelik yabancı sermaye yapacağı yatırımlarla orantılı olarak desteklenmelidir.
  • Sadece hava kirliliği değil gürültü kirliliğine karşı da önlemler alınmalıdır.
  • Aralarda aşırı yükleme önlemleri, sürücü ve denetleme elemanı eğitimlerinin yanı sıra araç, yaş ve kalite denetimlerine de yer verilmelidir. Unutulmamalıdır ki bakımsız araç çevresel sağlık anlamında daha tehlikelidir.
  • Avrupa Birliği normları çerçevesinde ambalaj malzemelerinin yeniden kullanımı ve geri kazanımı yönünde çalışmalar yapılmalı, ambalaj standardizasyonu yapılmalı ve kodlanmalıdır.
  • Demiryolu ile çift kat konteyner taşımacılığı gündeme gelmeli, RO-LA adı verilen karayolu araçlarının demiryolu üzerinde taşınması hız kazanmalıdır.

Proje bazlı önlemler;

  • Van-Tatvan hattını demiryolu + suyolu ile aşabilmeliyiz.
  • Hava kargo köyü kurmalıyız.
  • Yolcu terminalleri gayet modern iken hava kargo terminalleri konusunda vasatlığı ortadan kaldırmalıyız.
  • Kamyonları suyolu ile İstanbul’a bağlamayı bu yıllara bırakmıştık bu projeyi hızlandırmalıyız.

En önemlisi de bu projeyi rakiplerden bir adım önde olmak için değil, gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmak amacıyla iş planı yapmalı ve hassasiyet göstermeliyiz.

Uğur Sak

Damla Adil