Daha lise yıllarında iken daha farklı bir ifade ile aklımız bir karış havada iken “Hele bir üniversite sınavını kazanalım, bir bölüme yerleşelim de gerisi kolay,” diye düşünürdük. Zaman “Günler ne kadar zalim olsa da geçmeye mahkumdur!” sözünü doğrularcasına hızlı hızlı ilerledi. Üniversite sınavını kazandık, belki sevdiğimiz belki de hiç sevmediğimiz, belki de birilerinin zorlamasıyla bir bölüm tercih ettik ve bir bölüme yerleştik. O zaman anladık ki; gerisi hiç de kolay değilmiş.
Üniversite sıralarına oturunca anlıyor insan. Lisede bazı kararları kendimiz veremediğimiz için kendimiz versek bile, bazı ayrıntıları kavrayamadığımız için bazı kişiler tarafından yönlendiriliyor ve bu yönlendirmeler neticesinde yanlış kararlar verebiliyoruz. Üniversite sıralarına gelince ise okumanın, aslında hazırlanmaktan daha zor olduğunu fark ediyoruz. Zaman o kadar hızlı ilerliyor ki bir de bakmışsın okul bitivermiş ve hayata adımımızı atma vakti gelmiş çatmış. Eğer üniversitede iken verimli bir okul hayatı sürdürdüysek öğrenerek de deneyim ve özgüven kazanarak geçirdiysek kariyerimizi yapmaya hazırlanmışız ve kendi kendimize ‘Haydi, Kariyerimizin basaklarını tek tek tırmanmaya başlayalım artık” diyebiliriz. Eğer bu sayıkladıklarımı yerine getirmemişsek o zaman hüsran bulutları başımızı sarmaya başlamıştır. Çünkü işveren, diplomamızdan ve üniversitemizin isminden çok “bize yani; bizim artılarımıza ve eksilerimize dikkat etmektedir. Bizim sahip olduğumuz etiketimiz, sadece bize artı özelliklerimizden birini kazandırmıştır. İşe alınabilmek için ise bu yeterli değildir. Özel şirketlere şöyle üstün körü biraz baktığımız zaman; genelde kendini yetiştirebilmiş, deneyimli ve özgüven kazanmış kişiler istemektedirler. En iyi üniversitelerde, en iyi bölümlerde okumuş ama kendini yetiştirememiş üniversiteli gençler açıkta kalmakta, üniversite yıllarını değerlendirememenin pişmanlığını üstlerinde taşımaktadırlar.
Mutlu bir üniversite yaşamı sürebilmek için hayata atılmadan önce hatta üniversite tercihlerimizi yapmadan önce hedeflerimizi belirleyip ona göre hareket etmemiz gerekmektedir. Bu şekilde programlı bir üniversite yaşamı sürdüğümüz zaman gelecekten bir korkumuz eminim ki kalmayacaktır. Pe ki: böyle bir programı hayata geçirebilmek için nelere dikkat etmeli, hangi kıstasları göz önünde bulundurmalıyız? İşte bunun için “Modern Üniversitelinin Profili” ana hatlarıyla aşağıdaki gibi çizilmiştir.
- Bilgisayar okur-yazarlığı olan
- En az bir yabancı dili olan
- Naylon staj yapmayan
- Verilenlerle yetinmeyen
- Sürekli olarak araştıran
- Sosyal aktivitelere katılan
- İyi iletişim kurabilen
- Gündemi takip eden
- Teoriyi pratikle pekiştiren
- Fotokopilerle değil, kendi notlarıyla çalışan
- Askerlikten kaçmak için değil, kariyer için yüksek lisans yapan
- Yeri geldiğinde akıntının tersine kürek çekebilen
- Hedeflerini belirlemiş olan
- Kütüphaneden bol bol yararlanan
- “Ben bunu başarırım ” diyebilen
Görüldüğü gibi hiç de kolay olmayan bu maddeleri yerine getirdiğimiz zaman hayatta başarılı olmak o kadar zor olmayacaktır. Günümüzde üniversite denildiğinde genelde gezmek, eğlenmek akla gelmektedir. Ama hakikatte bu böyle değildir. Daima ilerleyen teknoloji ve rekabet ortamı buna izin vermemektedir. Şirketler kendilerine eğitilip yetiştirilecek eleman değil, eğitilip kendini yetiştirmiş kişiler istemektedirler.
Hayatta emin adımlarla yürüyebilmek dileğiyle …
Mehmet AKPINAR