Lojistiğe Askeri Bakış

Kategori: Logistical, Sayı 2 | 0

Lojistiğe Askeri BakışAskeri lojistik istenilen yer ve zamanda yeteri kadar ve kesintisiz olarak personel, hizmet ve kolaylık imkânı sağlamak suretiyle barışta, krizde ve savaşta askeri kabiliyetin oluşturulması, idamesi ve geliştirilmesi için; yapılan her türlü silah, araç-gereç ve malzemenin temin tedarik, depolama, ulaştırma, dağıtım, bakım, onarım, eğitim, tahliye ve malzemenin hizmet dışı bırakılması ile inşa, emlak, sağlık ve iletişim faaliyetlerini ihtiva eden işlemlerin tümüdür.

General Walter Kros, ABD Ulaştırma Komutanlığı yapmış ve Irak-İran Savaşı sırasında Operasyon ve Lojistik Komutanlığı yapmıştır. Şu anda Flight Explorer Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan Kros’un ABD ordusundaki Lojistiğe bakışı…

Irak Özgürlük Harekâtı

Irak harekâtından sonra Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin harekâttaki başarılarını gözden geçirirken ilk göze çarpanlar; müşterek harekâtlarımızın kalitesi, savaşan askerlerimizin olağanüstü kabiliyetleri, ağır silahlarımızın inanılmaz etkileri, Özel Kuvvetlerimizin müşterek harekâtın bir parçası olarak muharebe alanındaki etkililiği ve her türlü güdümlü silahlarımızın tam isabetli başarıları olmuştur. Hava Kuvvetlerinin, bir hedefe birçok sortide ulaşma seviyesinden, bir sortide birçok hedefe ulaşma noktasına gelmesinin getirdiği zafer sarhoşluğuyla unutulan ve harekâttan çıkarılası gereken çok önemli bir ders ise Tam isabetli Lojistik kavramının ortaya çıkması ve başarıyla uygulanmasıdır.

Savaş lojistiği başarılı şekilde çalışıyorsa mutlaka savaşan askerlere şeffaf olmalı ifadesi aynen gerçekleşti. Lojistik cazip değil, fakat ordunun başarısı için kritiktir FedEx. UPS gibi ticari lojistik şirketlerinin son yıllardaki başarı ve çalışma şekli Silahlı Küvetlerin lojistiğine de ışık tutmuş ve toplam malzeme izlenebilirliğini göstermiştir. Lojistikçiler ve komutanlar neyin nerede olduğunu. neyin yolda olduğunu ve ne zaman geleceğini her an bilebilmelidir. Bu şeffaflık bugüne kadar (2003) mutlaka olmalıydı. Son yıllara kadar şeffaflık gerekli seviyeye ulaşmamıştı. Son on yılda bu konuda ilerlemeler kaydettik, fakat Irak harekâtıyla ulaşılması gereken sınırı aştık.

İlk Körfez Savaşı ve Irak Harekatı’nda ABD Ordusundaki Lojistiğin Durumu

1990-1991 deki ilk Körfez Savaşı sırasında ABD Ulaştırma Komutanlığı’nın Operasyon ve Lojistik Yöneticisi olarak ben, 2. Dünya Savaşı’ndan beri yapılan en fazla insan gücü ve malzeme transferi ile ilgilenen bir takımın parçasıydım. Bu görevi başarıyla tamamlamamıza rağmen, hiç de kolay olmadığını söylemem gerekir. Bu ışı verimli hale getirmek için gereken araçlara ve yöntemlere sahip değildik. Sonuç olarak bizim yaptığımız, insanları ve malları muharebe alanına zorla iteklemekti. Irak Harekâtı’nda gördüğümüz Tam İsabetli Lojistik anlayışının aksine, zorlamayla lojistik destek sağlamıştık. Irak Harekâtı’nda sahip olduğumuz malzeme izlenebilirliğine sahip olmak o günlerde hayal bile edilemezdi.

Körfez Savaşı sırasında, lojistik açıdan neredeyse hiçbir konuda yeterli bilgiye sahip değildik. İyi takip yapamadığımız gibi malzeme izlenebilirliğine de sahip değildik. Malzemeler lojistik kanala bulanık bir şekilde giriyordu ve sonradan da takıp edilemiyordu. Varış noktasına ulaştığında ise sonuçlara katlanmak zorunda kalıyorduk. İkmal çavuşlarının bir lojistik planına sahip olmadığı anlar dahi oluyordu. Neyin nereye ve ne zaman gittiğini görebilmemiz için mutlaka gerekli olan “‘öncelikli malzeme akış şemalarına”‘ sahip değildik. ABD Merkezi Komutası yükleme planını ancak günlük olarak yapabiliyordu ve önceliklere karar veriyordu. Zaman içinde yükleme planlarını 24, 48. hatta 72 saate çıkardığımız olmuştu. Fakat genellikle uçağa ilk yüklenen malzeme öncelikler hesaba katılmadan son noktaya doğru yol alıyordu. Gerçekten de ancak zorlamayla lojistik destek sağlıyorduk.

Önceliklerimizi belirlediğimiz zamanlarda dahi izlenebilirliğe sahip değildik. Gemiler yerine ulaştığında, malzemeleri karşılayacak ekiplerin olmadığı ve malzemelerin akıbetinin ne olduğunun bilinmediği zamanlar olmuştu. Genelleme yapmak gerekirse, ön cephe komutanları neye sahip olduklarını ve neyin yolda olduğunu bilmedikleri için aynı malzemelerden tekrar talep ediyorlardı. Bu akışla ilgilenecek yeteri kadar da insan yoktu. Böylece genellikle gerekenden fazla malzeme muharebe alanına gidiyordu. Verilen gereksiz siparişlerden dolayı savaş bittiğinde 101 gemi dolusu mermi açık denizlerdeydi. Gereğinden fazla malzeme gönderilmişti fakat daha da kötüsü gönderilen ve yoldaki malzemelerin ne olduğu bilinmiyordu. Kaçınılmaz sonuç ise, bütün konteynırların üçte ikisini açıp içlerine bakmaktı. Durumun zorluğunu anlamak için; evinizden taşındığınızı varsayın ve bütün eşyalarınızı birbirinin tamamen aynısı olan kutulara yerleştirdiğinizi düşünün. Muharebe alanında birden fazla alıcı birlik olduğunu da hesaba katınca, bütün mahallenizin aynı gün taşındığını ve bütün mahallenin eşyalarını birbirinin aynısı kutulara koyduğunu ve hangi kutunun kime ait olduğunun bilinmediğini varsaymak gerekir.

Körfez Savaşı sırasında lojistik desteğinin zorlamayla yapıldığı bilinen bir gerçekti. Elimizdeki teknolojiyle yapabileceğimizin en iyisini yapmıştık. Çöl Fırtınası Harekâtı’nı yönetirken kullandığımız bilgisayar işlemcileri 286 idi. modem bağlantı hızımız ise çok yavaştı, internet yoktu, web yoktu, kodlanmış uydu bilgilerimiz yoktu. Haberleşmeyi faks ve teleks üzerinden yapıyorduk. O günlerde e-mail kullanmadığımız gibi, kısıtlı otomasyon teknolojimizi de gerçek anlamda kullanamıyorduk. O günleri daha iyi hatırlamak için bilgisayar ekranlarının yeşil olduğundan ve bilgisayar yeni açıldığında kullanmaya başlamak için bile 18 tuşa basmamız gerekiyordu. Gelmek istediğimiz ekrana ulaştığımızda ise ya aradığımız bilgiyi bulamıyorduk ya da veriyle ilgili işlem yapamıyorduk. Bugünün aksine ağ üzerinden birbirine bağlı veri tabanları. Birbirine uyumlu olmayan verileri birleştirmemiz için bilgisayar yazılımlarımız ve radyo frekansı tanımlama fişlerimiz yoktu.

Gönderilen hiçbir malzeme etiketlenmiyordu. Konteynırların içindeki malzemeler ordinoda kayıtlıydı ve çoğu zaman ordinolara birden fazla çeşit malzeme işleniyordu. Nakliye sırasında malzemeler birbirinden ayrıldığı zaman sorun daha da büyüyordu.

Bu lojistik kâbusla karşılaştığımız ve belirli malzemelerin, belirli zamanlarda, belirli yerlerde olmasına ihtiyacımız olduğu için yepyeni bir sistem kurmamız gerektiğini biliyorduk. ihtiyacımız olan sistem Tam İsabetli Lojistik anlayışıydı. Bunun üzerine “‘Çöl Ekspresi”‘ taşımasını başlattık; günlük olarak iki tane C-141’i nakliyeye tahsis ettik ve bunlar her gün ABD’nin Güney Carolina eyaletinden Irak’a gidiyordu. Malzemelerin muharebe alanına kesinlikle bir gün içinde gitmesi gerektiği zamanlar oluyordu. Aslında yaptığımız. bir Tam İsabetli lojistik damarı kurup, bu damarı mevcut sistemin içine adapte etmekti. Bu şekilde yaptığımız nakliye, bütün nakliyenin yüzde bir buçuğundan daha da azıydı.

Bu C-141’leri istediğimiz şekilde yükleyemiyorduk ve bunlar tam verimli çalışmıyordu ama bu bir başlangıçtı Bundan sonraki amacımız lojistikte olabildiğince şeffaflığı yakalamaktı.
Körfez Savaşı’ndaki yaşadıklarımızdan sonra Savunma Bakanlığı geçtiğimiz 12 yıl içerisinde teknolojisini geliştirdi. müşterek askeri tatbikatlarında Bosna, Kosova ve Ruanda gibi bölgelerde denedi. Savunma Bakanlığı. lojistik yönetimi, malzeme takibi ve teknoloji yardımıyla lojistik gücünü arttırma gibi konulara odaklandı.

Savunma Bakanlığı Lojistik Yönetimi, malzeme takibini geliştirmek için direktifler hazırladı Teknoloji konusunda ise Savi Technology firması gibi buluş üreten firmalarla çalıştı. Körfez Savası sırasında bütün malzeme takibi kâğıt üzerinden manuel olarak yapılmıştı. Irak Harekâtı’nda ise Savi’nin hazırladığı kodlama sistemi. bilgi ağı. stratejik ve taktiksel seviyede, anında çözümler üreten yazılım sistemleri ve aktarma sırasında izlenebilirlik gibi sistemler geliştiriliyordu. Bütün bunlar belirli kullanıcılara ağ üzerinden açıktı.

Savunma Bakanlığı şu anda hangi malzemenin, hangi yöne, hangi araçla, ne zaman gideceğini takıp edebiliyor. Bu da Körfez Savaşı’ndan beri gelinen seviyeyi ortaya koyuyor. Operatörlerimiz gerçek mevcut durumu artık görebiliyor yanı malzemeyi anlıyor, yönetiyor ve yönlendirebiliyor. Kara Kuvvetleri Malzeme Komutanı General Paul Kern, Nisan 2003’teki ABD K.K. Lojistik Sempozyumu’nda Savunma Bakanlığı’nın 12 yıl önceki sorunlarından dersini aldığını ve gerekenleri yaptığını söyledi: “Savunma Bakanlığı’nda yeni politikamız; hareket eden her şeyin etiketlenmesidir.”

Kern, teknolojinin etkinliğinden bahsederken, “Son operasyonlar bu konuda başarılı olduğumuzu gösteriyor” dedi. Savunma Bakanlığı’nın transit izlenirlik ve Toplam Malzeme İzlenirliği konularında yaptıkları ve Irak Harekâtı’nın yarattığı endüstriden tam verim almak gerektiğini ekleyen Kern: “Bu sistemi geliştirmek için endüstriyi yönlendirdik. Simdi ise disiplinli bir şekilde her zaman kullanılmasını sağlamalıyız” dedi. Teknolojiyle ilgili “gelecek nesiller daha gelmedi” diyerek endüstrinin gelişen teknolojiyle daha da ileri gideceğini söyledi.

Körfez Savası ve Irak Harekâtı arasındaki zamanda ortaya çıkan ve zamanla gelişen Tam İsabetli Lojistik anlayışı, Silahlı Kuvetleri’ni daha az malzemeyle daha çok iş yapmasına ve daha etkili lojistik yönetimine yardımcı olmuştur. Savunma Bakanlığı endüstriyle ilişkisini aynı şekilde sürdürüp Lojistik takibi daha iyiye götürerek gücünü arttırmalıdır. Army Logistician
Her şeye rağmen ABD birlikleri Körfez Savaşı’ndan bu yana edindikleri tecrübelerden tam anlamıyla bir ders çıkaramadılar Son Irak Savaşı’nda yaptıkları lojistik hatalar yenilir yutulur cinsten hatalar değildi Öyle ki. Harekatın seyrini önemli ölçüde değiştirdi, süresini uzattı, maliyetleri yükseltti.

İşte 2 Şubat 2004 tarihli The New York Times Gazetesi’ne de konu olan Amerika’nın son Irak Savaşı’nda yasadığı tedarik sorunlarının ayrıntıları! Amerikan Ordusu tarafından açıklanan resmi raporda, Irak’a giren Amerikan askerlerinin tedarik konusunda ciddi sorunlar yasadığı bildiriliyor. Rapor, Lojistik problemlerinin, Ordu yetkilileri tarafından yapılan ilk açıklamalarda söylenenden çok daha ağır boyutlarda yaşandığını ortaya koyuyor. Yaşanan lojistik problemler şöyle özetleniyor:

  • Kuveyt’teki depo raflarında dizili tank motor ve parçalarına rağmen, bu parçaları, talep duyulan bölgelere taşıyacak kamyonlar için sürücü bulunamıyor,
  • Arıza gösteren tüm araçlar mobil birimlerin hareketsiz kalmalarına neden oluyor ve hiçbirine acil olarak parça gönderilemiyor,
  • Topçu birliği. Kendileri için gerekli olan parçaları, ele geçirdikleri Irak tank ve toplarından parça sökerek sağlamaya çalışıyor,
  • Lojistik destek birimlerinin zayıflığı nedeniyle, Irak içinde hareket halinde bulunan tüm birimlerde yaşanan sorunlar, askerlerin kişisel olarak geliştirdikleri alternatif çözümler ile aşılmaya çalışılıyor,
  • Irak’a girişte birinci derecede saldırı birliği olarak belirtilen III. Piyade birliğinin iki hafta boyunca tedarik problemleri nedeniyle yerinden oynayamadığı belirtiliyor,
  • Toplu iğneden, cephaneliğe kadar çok gen ıs bir yelpazeyi içeren tedarik problemleri yaşanıyor.
  • Lojistik sorunların temelinde, “Sorumlulukların net olarak belirtilmemesi” yatıyor,

Yapılan bir başka önemli hatanın da Pentagon tarafından alınan bir kararla Irak’a girmesi planlanan birliklerin haftalar öncesinde bölgeye gönderilmesi. ancak bu birliklere destek verecek birimlerin geciktirilmesi. Bölgedeki komutanların iki temel görevi vardı. Savaşmak ve kaynak sağlamak. Lojistik desteğin zayıflığı bu iki görevin ikisinde de başarı sağlanmasını engelledi. Ordu dilinde tedarik hatlarına “supply lines”, akış kuvvetlerine “force flow” adı verilmektedir. Irak’ta, savaş kuvvetleri ilerledikçe, akış kuvvetleri onlara yetişmekte gecikti. Birden fazla noktadan ilerleme gereği, birbirleri ile uzak mesafelerde savaşan Amerikan Birlikleri’nin birbirleri ile sağlıklı bir iletişim kurmasını gerektiriyordu. Oysa birlikler birkaç gün içinde ordu telsiz radyolarının çalışmıyor olduğunu tespit ettiler. Çözüm olarak da çok güvenli olmayan mobil telefonları veya e-mail hatlarını kullanmayı seçtiler.

Sonuç olarak, Amerikan ordusu, 1991 Körfez savaşı sırasında kullandığı “psikolojik savaş” yöntemini burada da kullanmayı planladı. Amaçları Saddam’ın askerlerini psikolojik olarak etkilemek ve silah bırakmalarını sağlamaktı. Bu yöntem özellikle ilk 48 saat içinde kullanılacaktı. İlk 48 saatin ardından Iraklı askerlere gönderilecek broşürlerin pek çok yere ulaşamadığı öğrenildi. Aksine, tüm Iraklı askerlere ulaşan bildiriler; Saddam’ın Fedaileri tarafından hazırlanan “tehdit” broşürleri idi. Yazılması istenen yeni broşür metninin Amerikalılar tarafından hazırlanarak tekrar devreye sokulması haftalar aldı. Bunun yerine Amerikan Birlikleri mesajları megafon aracılığı ile okumakla yetindiler. Psikolojik savaş, 1991 Körfez Savaşı’na oranla daha başarısızdı.

Ahmet Erdoğan